-
1 aklını çelmek
1) сбить с то́лку2) вскружи́ть го́ловуo kız benim aklımı çeldi — э́та де́вушка свела́ меня́ с ума́
-
2 aklını çelmek
v. persuade, bias, dissuade, allure, beguile, cozen, draw in, entice away, infatuate, prepossess, suborn, sway -
3 aklını çelmek
to dissuade from, to bias -
4 çelmek
b-nin aklını çelmek (es) jemandem ausreden, jemanden auf andere Ideen bringen, jemanden verführen -
5 çelmek
-
6 infatuate
aklini çelmek -
7 akıl
ра́зум (м) ум (м)* * *выпад. -klı1) ум, ра́зумaklı başka yerde — его́ голова́ за́нята други́м
2) па́мятьaklından çıkarmamak — не забыва́ть, держа́ть в голове́
adı aklımda kalmadı — его́ и́мя вы́скочило у меня́ из головы́
3) сове́тakıl almak — получи́ть сове́т
akıl danışmak — сове́товаться
akıl vermek — посове́товать, пода́ть мысль
••akıl için tarik / yol birdir — погов. у разу́мных то́лько оди́н путь
akıl para ile satılmaz — погов. ум за де́ньги не ку́пишь
akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış / beğenmiş — посл. ка́ждый счита́ет себя́ умне́е други́х
akıl yaşta değil, baştadır — погов. му́дрость в голове́, а не в бороде́
akıl kişiye sermayedir — погов. ум - бога́тство челове́ка
akıl akıldan üstündür — погов. ум хорошо́, а два - лу́чше
- bunu aklım almıyorakıl kişiye sermayedir — погов. ум - бога́тство челове́ка
- akıl almaz
- aklı başında
- aklı başında olmamak
- aklı başında değil
- aklı başından gitmek
- aklını başına almak
- aklını başına toplamak
- aklını başına devşirmek
- aklını başka yere vermek
- aklını bozmak
- aklını çalmak - aklı dağılıyor
- aklım duruyor
- akıllara durgunluk vermek
- aklına düşmek
- akıl erdirmemek
- bu işe aklım erdirmiyor - aklı fikri... de
- aklından geçirmek
- aklından geçmek
- aklına gelmek
- aklına getirmek
- aklı gitti
- akıl hastalığı
- akla hayale gelmez
- aklını kaçırmak
- aklını oynatmak
- akıl kârı değil
- aklı kesmek
- akıl öğretmek
- aklını peynir ekmekle yemiş
- aklına sığmamak
- akla sığmaz
- aklını şaşırmak
- aklı şaşmak
- aklı takılmak
- aklının terazisi bozuldu
- aklına uymak
- aklına yelken etmek
- aklı yerinde değil
- aklı zıvanadan çıkmak
- aklından zoru olmak -
8 dissiper
v t1 faire disparaître dağıtmak◊Le soleil a dissipé le brouillard. — Güneş sisi dağıttı.
2 déconcentrer aklını çelmek -
9 infatuate
v. aklını çelmek, aklını başından almak, çılgına çevirmek* * *aklını çel -
10 prepossess
v. etkilemek, aklını çelmek, çekmek, cezbetmek, aklını kurcalamak, kafasına takılmak -
11 prepossess
v. etkilemek, aklını çelmek, çekmek, cezbetmek, aklını kurcalamak, kafasına takılmak -
12 sweep sb off his feet
kendine âsik etmek; ikna etmek, kandirmak, aklini çelmek, aklini basindan almak -
13 панталык
м, разг., в соч.сбить кого-л. с панталы́ку — birinin zihnini / aklını çelmek / karıştırmak
-
14 beguile
v. kandırmak, ayartmak; büyülemek, aklını çelmek, cezbetmek; eğlendirmek, hoşça geçirmek, nasıl geçtiğini anlamamak* * *1. aldat 2. kandır* * *[bi'ɡæil]1) (to occupy (time) pleasantly: He beguiled the time with gardening.) zamanı hoşça geçirmek2) (to charm or amuse (a person): She beguiled the children with stories.) eğlendirmek, oyalamak•- beguilingly -
15 bias
adj. verev, çapraz, meyilli————————adv. verev olarak, çapraz olarak, meyilli olarak————————n. meyil, eğilim; verev, önyargı, sapma, yanılma, peşin hüküm, kıvrımlı yol (bowling)————————v. aleyhte etkilemek, etki altında bırakmak, aklını çelmek; önyargılı davranmasına neden olmak* * *1. eğilim 2. etkile (v.) 3. önyargı (n.)* * *1. noun1) (favouring of one or other (side in an argument etc) rather than remaining neutral: a bias against people of other religions.) ön yargı, peşin hüküm2) (a weight on or in an object (eg a bowl for playing bowls) making it move in a particular direction.) yumru, şişkinlik, ağırlık2. verb(to influence (usually unfairly): He was biased by the report in the newspapers.) taraf tutmak, kayırmak- biassed- biased -
16 dissuade
v. vazgeçirmek, caydırmak, aklını çelmek, kandırmak* * *caydır* * *[di'sweid](to stop (from doing something) by advice or persuasion: I tried to dissuade him from his foolish intention.) vazgeçirmek, caydırmak -
17 draw in
solumak, nefes almak, ayartmak, aklını çelmek, kısmak, istasyona girmek, kenara yanaşmak, kısalmak (gün)* * *kenara çekip dur* * *((of a car etc) to come to a halt at the side of the road.) yolun kenarına yanaşmak -
18 persuade
v. kandırmak, inandırmak, aklını çelmek, ikna etmek, razı etmek* * *ikna et* * *[pə'sweid]1) (to make (someone) (not) do something, by arguing with him or advising him: We persuaded him (not) to go.) ikna etmek, razı etmek2) (to make (someone) certain (that something is the case); to convince: We eventually persuaded him that we were serious.) inandırmak•- persuasive
- persuasively
- persuasiveness -
19 sway
n. sallanma, dalgalanma, etki, tesir, idare, hükmetme, egemenlik————————v. sallanmak, sarsılmak, eğmek, hüküm sürmek, eğilimi olmak, meyilli olmak, aklını çelmek, saptırmak, etkilemek, etki etmek, üzerinde etkisi olmak, yönlendirmek, hükmetmek* * *1. sallan (v.) 2. sallanma (n.)* * *[swei] 1. verb1) (to (cause to) move from side to side or up and down with a swinging or rocking action: The branches swayed gently in the breeze.) salla(n)mak, yalpala(n)mak2) (to influence the opinion etc of: She's too easily swayed by her feelings.) etkilemek2. noun1) (the motion of swaying: the sway of the ship's deck.) sallanma, yalpalama2) (power, rule or control: people under the sway of the dictator.) denetim, idare -
20 tempt
v. baştan çıkarmak, ayartmak, özendirmek, kışkırtmak, meydan okumak* * *baştan çıkar* * *[tempt](to (try to) persuade or attract to do something; to make (someone) want to do (something): The sunshine tempted them (to go) out.) aklını çelmek, ayartmak, baştan çıkarmak- tempter
- tempting
- temptingly
- be tempted to do something
- be tempted
- 1
- 2
См. также в других словарях:
aklını çelmek — 1) (birinin) niyetinden, kararından caydırmak Böyle olursa zamanla kızının aklını çelmek kolaylaşırdı. N. Cumalı 2) (birinin) ayartmak, baştan çıkarmak Hasan gelip Reha Bey in, beni filan gazinoda beklediğini söyleyerek aklımı çeliyordu. O. C.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl — is., klı, Ar. ˁaḳl 1) Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us 2) ruh b. Bellek Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. C. S. Tarancı 3) Öğüt, salık verilen yol Bu aklı size kim verdi. 4) Düşünce, kanı Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! A. K … Çağatay Osmanlı Sözlük